Merhaba,
Alüminyum Yapı Dergisinin 122’nci sayısından sizlere umut dolu bir gelecek ve daha başarılı, aynı zamanda kalıcı işlerin yapılacağı yeni bir dönemin başlangıcı dileğiyle yazıma başlamak istiyorum. Öncelikle, sektörümüzün değerli firma yöneticilerine ve emektar çalışanlarına, 2025 yılının sağlık, sıhhat, başarı bol ve bereketli, helal kazançlarla dolu bir yıl olmasını temenni ediyor; saygı ve selamlarımı iletiyorum.
Önemli bir yılı daha geride bıraktık. 2024 yılı, 2023 yılının ikinci yarısından itibaren, sektör firmalarının belki de en üzücü tabiriyle korkularıyla yüzleştiği bir döneme sahne oldu. Aslına bakarsanız, dünya bize hayatta kalma ve adaptasyon derslerini doğal bir şekilde sunuyor. Tabiatın dört mevsimi yaşatması da bunun bir göstergesi değil mi? Her mevsimin kendine özgü zorlukları varken, aslında bizi daha dirençli ve güçlü kılmayı hedefleyen bir süreci de beraberinde getiriyor. Bu gerçeği hayatın her alanında göz önünde bulundurmalıyız.
Coğrafi konum açısından bakıldığında ise Türkiye, dünya haritasında o kadar stratejik bir yerde duruyor ki; komşu ülkelere kara ticaretini bir kenara bırakın, deniz ticaretiyle bile ulaşmak mümkün. Ancak elimizdeki bu fırsatları ne kadar iyi değerlendiriyoruz, ne kadar geliştirebiliyoruz ve ileriye taşıyabiliyoruz? Bu soruların cevabını iyi araştırmamız gerekiyor. Tıpkı mevsimlerin geçişi gibi, sektör firmalarının da yazı ve kışı ayrı ayrı yaşayıp, bu değişimlere göre hazırlıklarını yapmaları gerekiyordu.
2024 yılı Kasım ayı sonuna kadar dalgalanan ve bir türlü istikrar kazanmayan alüminyum sektörü, iflaslar, konkordatolar ve üretimdeki ciddi düşüşlerle sektörün geleceğine dair bir umutsuzluk oluşturdu. Bu dalgalı durum, firmaların gözümde yorgun birer savaşçıya dönüşmesine neden oldu. Aralık ayının başında Gürcistan Batum’da düzenlenen inşaat ve yapı fuarına katıldığımda, Batum’un inanılmaz değişimini ve özellikle inşaat projelerinin güzelliğini görmek beni derinden etkiledi. Bu güzelliklerin temelinde alüminyum metalinin yer aldığını çok iyi biliyordum. Alüminyumun kullanıldığı her sektörün gelişip büyüdüğünü ve gözle görülür bir değişim yaşattığını bir kez daha fark ettim.
Bu nedenle, firma yetkililerine özellikle şunu öneriyorum: Alüminyum metalini daha iyi araştırmalı ve dünyadaki rekabet şartlarına uygun şekilde ticaret yapmak çok önemli. Ticaretin mutlaka ahlaki kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ben bir dergi yöneticisiyim; firmalar kabul etsin ya da etmesin, destek versin ya da vermesin, bu dergiyi hazırlamakla görevlendirildim. Aynı zamanda, derginin ayakta kalması için mücadele vermekle yükümlüyüm. Her zaman doğru bir yolda ilerleyerek, bunca yıl kimseye yanaşmadan, destek almadan haklı mücadelemi sabırla ve inatla sürdürdüm. Ne kadar başarılı oldum ya da olamadım, bunu tartışmanın ne zamanı ne de yeri olduğunu düşünüyorum.
Gözlemlediğim kadarıyla, dünyadaki gerilimli atmosferden en fazla zarar gören ülkelerden biri, ne yazık ki Türkiye oldu. Dünya genelinde yılda 110 milyon ton alüminyum dönüşümü gerçekleşirken, Türkiye yılda 1 milyon ton alüminyuma bile tam anlamıyla ulaşamıyor ve bu konuda veriler dahi eksik kalıyor. Üstelik %90 ithalat oranıyla, sırasıyla etik ticaretin dışında, standartların takipsizliğinde, denetim yapılmadan, şartlar oluşturulmadan, bir yandan kalitesiz üretimlerin aksine diğer tarafta kaliteli üretim yapmaya çalışarak ve kazanç sağlanamayan bir sistemle çarklarını döndürmeye çalışıyor. Buna rağmen, hâlâ ayakta kalabiliyorsa bu bir mucizedir.
Elimizdeki tek çözüm, iyi üretmek, kaliteli üretmek şartlara ve standartlara uygun çalışmaktır. Ancak satış fiyatlarındaki gerilim, “Ben satmasam o satar” anlayışı, ülkemizdeki firmaları yıpratmış ve verdikleri mücadeleden vazgeçme noktasına getirmiştir. Yine de bu krizde yatırım yapmaya çalışan ve yeni fabrikalar kurarak alüminyum sektörüne can suyu veren firmaları görmek umutlarımızı yeşertiyor.
Sanayi odaları, ticaret odaları, dernekler ve birlikler, özellikle katma değer konusunu gündeme almalı ve haksız rekabet koşullarını daha ileri gitmeden yaptırım kararları için mücadele etmeli ve aynı masa etrafında firma yöneticilerini bir araya getirerek sorunları bertaraf etmeli ve sürecin karanlığa gidişini durdurmak adına hızla çözümler bulmalıdır. Bu sayede, sektörün büyümesine ve gelişimine katkı sağlayabilirler. Firmaların özgüvenini artıracak bilgi paylaşımları yapılmalı, daha verimli çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Böylece rekabetçi dünya pazarında daha önemli roller üstlenebilirler.
Alüminyum ekstrüzyon sektörüne giren yeni firmaların sayısı, 500’lere ulaştı ve bu girişler hızla devam ediyor. Dünyada alüminyum ürünlerine olan talep her geçen gün artıyor. Yaklaşık 26 yıl önce yıllık 40.000 ton tüketimden, 1 milyon ton tüketim seviyesine ulaşıldı. Bu seviyeyi en az iki katına çıkarmak zor değil. Ancak bu hedefe ulaşmak için el birliğiyle hareket etme zamanı geldi.
Susmak, kenardan izlemek ya da yalnızca “yanınızdayız” mesajları vermek, hiçbir firmanın geleceğine katkı sağlamaz. Artık harekete geçme ve sektörün önünü açma zamanıdır
Bizler Alüminyum Yapı Dergisi ve Alufair Digital Platform Yönetimi olarak gece gündüz çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kurulduğumuz günden bugüne, Türk Alüminyum sektörünün gelişimi, büyümesi ve güçlü geleceğini dünyaya ispat etmek amacıyla çıktığımız yolda, elde edilen başarıların ve yapılan ihracatların rotasında önemli rol oynadığımızı düşünüyorum. Bu süreci daha da hızlandıracağımıza inanıyorum. Görevimizin başındayız ve inanıyoruz ki herkes kendi görevini doğru şekilde yerine getirir ve doğru kararlar alırsa, daha güçlü bir alüminyum sektörünün oluşması ve geleceğe taşınması hiç de zor olmayacaktır.
Her sayıda olduğu gibi, bu sayımızda da bizleri yalnız bırakmayan ve desteğini eksik etmeyen tüm firmalarımızın saygın yöneticilerine yürekten teşekkür ediyor, yeni yıllarında da başarılar diliyorum.