2023 Yılı İkinci Çeyreğinde Alüminyum Sektörünün Geleceği Daha Parlak Olacak…

DÖRT EL KALIP VE MAKİNA SANAYİ TİC. LTD. ŞTİ. / Hüseyin KARABACAK

2023 yılının ilk çeyreğini tamamladığımız bir dönemin içerisine girdi Alüminyum sektörü. Öncelikle değerlendirmenizi 2022 yılı ve 2023 yılının ilk çeyreği üzerinden yapabilir misiniz? 

2022 yılının Mart ayına kadar çok ciddi alüminyum üretimi ve satışı vardı. Mart ayından sonra Rusya savaşının etkileriyle alüminyum sektörü ciddi oranda etkilendi. Türkiye ikinci çeyrekten sonra seçim yarışına girince negatif etkilenme büyümeye başladı. 2022‘den bugüne tamamen seçim Türkiye’sine girdiğimiz bir dönem. Bu dönem ülke olarak ekonomik ve ticari açıdan en büyük kayıp yılları olacaktır. Seçimden dolayı işleri beklettiğimiz ya da ötelediğimiz ve ihracat yapan veya yatırım yapacak sanayicinin olduğu bir ülkede sanayicinin sabah kalktığı zaman dövizin nasıl hareket edeceğini bilmeden belirsizlik içinde olması en başlıca etkendir. Rusya - Ukrayna savaşı zaten belirsizliğini sürdürüyor; devam edecek mi ya da diğer ülkelere sıçrayacak mı korkusunun hâkimiyeti devam ediyor. Türkiye 15 Mayıs tarihine dövizde nasıl uyanacak? İstikrar sağlanır da söz sahibi tek hükümet sistemi kurulursa 2023 Yılı İkinci Çeyreğinde Alüminyum Sektörünün Geleceği Daha Parlak Olacaktır.

Sanayiciye bugüne kadar yaptığımız röportajlarda hep ılımlı, yükselen değerlere sahip bir Türkiye’nin yol haritası çizdiniz. Fakat seçim sonrası ile ilgili sizlerin de kafasında ciddi anlamda soru işaretleri oluşmuş. Bu durum gerçekten ülkemizin halen ayakları yere basan bir yapı olmamasından mı kaynaklanıyor?

Biz geçmişten bugüne baba mesleğinin içerisinde olduğumuzdan, başından beri sektörü yani 1962 yılından bugüne takip ediyoruz, yerimizde ve sahada. Okuduk ve gözlemledik 1987 yılından bugüne işin bilfiil içerisindeyim. Geçmişe baktığımız zaman, gelecek arasında bizim sektör çok tedirgin hareketleri olmuştur, dönem dönem ciddi krizler yaşamıştır. Şu an geldiğimiz konum koalisyon hükümetleri haricinde kim olursa olsun tek başına olsun, tek başına karar versin dönemine alıştık. Daha mantıklı yönetim şekli. Partiler için çalışılırdı, tek olunca 5 yıl istikrar deniliyordu. Yabancı yatırımcı için de çok önemli. 14 mayısa kadar yabancı gelmeyecek fakat 5 yıl önünü gören dış yatırım bu şekilde gelecektir. Yatırımcı siyasetçi olarak olaya bakmaz. Ticaret insanı global düşünür. Bizim bugün yurtdışında sektör olarak birçok yerde üstün başarı göstermemizin sebebi arkamızda güçlü bir siyasi gücün olmasıydı ve karşı tarafın da bunu iyi şekilde hissetmesiydi. Türkiye olarak bugün Avrupa’ya karşı işçilik ve enerji konusunda avantajımız var. Bugün yabancı sermaye firmalarının Türkiye’de yatırım yapmak istemesinin en büyük sebebi bu iki konudur. 5 yıllık istikrar gördüğüm zaman Türkiye’ye yatırım yapmak daha mantıklı. Gayri safi milli hasılat bu şekilde oluşur. Türkiye’de yaşanan sıkıntılar yabancı yatırımın kaçınmasıdır. Paraya ulaşmak zorlaşmaya başladı böyle dönemlerde. Faizler bu sefer devreye giriyor. %3-5 kazançlarla bu işler zor dönmeye başlıyor. İyi hesaplanması gerekiyor. Elektrik ve doğalgazın yükselmesi maliyetleri çok yüksek seviyelere çıkardı. Biz hammaddeye ulaşmakta zorlanmaya başladık. Dünyada enerji maliyetlerinin de yükselmesi alüminyumun üretimini de zorlaştırmaya başladı. Sözleşmeleri dalgalı kur sebebi ile yapamıyorsun, hepsi bir sıkıntı olarak karşınıza çıkıyor.

Özellikle 4 El Kalıp olarak ciddi anlamda ihracatınız da oluyor kalıp ve makine olarak. Yurtdışına çıktığınız zaman firmaların Türkiye ve Türkiye’nin geleceği hakkında ne gibi düşünceleri oluyor?

Türkiye’nin satış sistemi ne bir ABD ne de bir Avrupa satış sistemine benzemiyor. Onlar akreditif açar, malzemeyi gönderir, parasını alır. Türkiye’de ikili görüşmeler çok yakinen yapıldığı için satışlar da ona göre esnek oluyor. Firmaların içerideki güçleri dışarıya açık hesap mal gönderebilen bir konumu ortaya çıkarıyor. Bütün dünyaya bugün bu strateji ile malzeme gönderiyor firmalarımız. Türkiye Cumhuriyetleri olsun Afrika olsun bizler için fark etmiyor. Fakat bugün Avrupalı bir firma satışını direkt para alışverişi ile yapıyor. Bu nedenden dolayı Türkiye pazarda çok büyük söz sahibi oluyor. Türkiye “kazan kazan”ı benimsiyor. Karşı tarafı da büyütüyor, ihtiyacını görüyor. Cezayir, Romanya, Almanya ve özellikle İngiltere’de bunu görebiliyoruz. Her zaman söylediğim bir söz bugün Türkiye alüminyum sektörünün en büyük rakibi Mısır ve Polonya’dır. Bu konuda hem avantajımız hem dezavantajımız var. Yeni ve genç üretim zincirleri oluşturuyoruz, kalite olarak çok iyi yerdeyiz. Üstün kaliteye ulaşmış ürünlerimiz var. Özellikle yapı sektöründe çok önemli serilerimiz çıkmaya başladı, Dünya’da kalitesi ve mukavemeti çok dayanıklı ürünler yapılmaya başladı. Bizim en büyük sıkıntımız firmalar standart ürünler üzerinde konuşurken, onların imalatını yaparken bugün çoğu fabrika çok özel kaliteli serilerle ciddi anlamda satış yapabiliyorlar. Alüminyum konusunda daha ileriye yönelik daha kaliteli ve söz sahibi olacağımızı düşünüyoruz. Bugün ABD’ye ciddi anlamda doğrama profilleri ve özel profiller gönderebiliyoruz.

Hüseyin Bey, özellikle alüminyum sektör firmaları son zamanlarda ciddi anlamda eksileri artıya çevirerek çok önemli üretimlerini dünya pazarlarına verebilir güce erişmiş görünüyor. Enerji ve hammadde konusunda ciddi sıkıntı yaşayan ülke firmaları bunu nasıl başarıyor?

Bu durumu geçmişe bakarak anlatmak lazım aslında. Bizler göçebe hayatından gelen bir toplumuz. Biz bir yere “Dede, baba, çocuk aynı yerde yaşasın” diye bakmayız. Biz gezmeyi araştırmayı seven bir milletiz. O yüzden dikkat ederseniz Türkler dünyanın her yerinde ciddi anlamda olmaya ve bir şeyleri başarmaya çalışan bir toplum. Bugün bir Alman “Ya ben gideyim Afrika’da satış yapayım,” ya da “Oraya yerleşip farklı işler yapayım,” demez. Bulunduğu ülkede satışını yaptığı zaman konfor alanını değiştirmek zorunda değil. Biz daha iyi konfor alanı için farklı ülkelerde farklı ticaretler yapmaya çalışıyoruz. Bugün Afrika’ya gitmek için iki veya üç tane aşı olman gerekiyor. ABD’ye gitmen için, uzun uçuşlar yapman gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde belli başlı riskler vardır ticaret yaparken; biz bu riskleri alabiliyoruz. Ve iyi karşılanıyoruz her nereye gidersek gidelim, tarihsel kimliğimiz sayesinde takdir ediliyoruz. Parmakla gösterilen sanayiciler oluyoruz. Biz konfor ve koruma şemsiyesinin altından çıktığımız zaman başarmaya başlayacağız. Başarının temeli budur. Şu an ABD’ye yaptığımız ihracata bakın, birçok ülkenin önündeyiz. Brezilya üretim üssüdür alüminyumda. Oradan bile hükmedemezken biz buradan gönderiyoruz oralara malzeme. Biz, Dört El Kalıp olarak dünyanın her yerine malzeme satabiliyoruz.

Alüminyum ekstrüzyon sektörüne yön veren firmasınız,  firma olarak sadece kalıp veya makine üreticisi olarak değil. Bu yönünüzü ele alırsak bu gün alüminyum sektörünün geleceğinden bahsedebilir miyiz?

Biz kalıp sektöründe başarabilmemiz için dışarıdaki son teknolojiyi görmemiz gerekiyor. Biz bunu yakinen gördüğümüz için bunu ürettiğimiz veya satışını yaptığımız ürünlere gösterebiliyoruz. Avrupa’da bir firmaya bugün kendi kıtalarında bulunan başarılı bir kalıp firmasının yapamadığı kalıpları; ülkemizin kalıp firmaları gayet başarılı bir şekilde yapabiliyor. Ya da çok gelişmiş bir ekstrüzyon tesisinin üretemediği profilleri bugün bizim ülkemizdeki fabrikanın ürettiğine de şahit olabiliyoruz. Sektörün nereden nereye geldiği konusunda bu tarz çalışmaların sayısı çok fazla. Kalıp sektörü zaten Ar-Ge’lerini yapan firmalardan oluşuyor; bizim tek sıkıntımız kalıpçılar olarak çeliği kendimiz üretemiyoruz, orada dışa bağımlıyız. Örneğin Avrupa’da enerji maliyetlerinin yükselmesi sebebiyle çelik fiyatları aşırı yükseldi. Özellikle takım çeliklerinde çok ciddi yükseliş yaşandı. Kaliteli çeliklerde biz korkar hale geldik. Türkiye kaliteli çeliğe ulaşamaz ise koca sektör ciddi sıkıntıya düşer. Ben kaliteli çelikle kaliteli kalıp üretemez isem sen daha kaliteli ürün üretemez ve rekabet edemezsin. Bütün bunlar birbirini tetikleyen çalışmalar. Alüminyum sektörü bundan ciddi anlamda etkilenecektir, bizim kaliteli çeliğe ulaşmamız durumunda. Kaliteli çelik, kaliteli kalıp ve imalat demek. Kaliteli imalat da yüksek tonaj demektir. Yüksek tonajı enerjinin pahalı olduğu dönemde yakalayan firmalar rekabetçi gücünü yakaladığı zaman firmalarımız kâr marjını yükseltecektir. Alüminyum sektörü özellikle bizim tüm Türkiye Cumhuriyetleri’ne, Afrika ve Avrupa ciddi satışları var. İnanıyorum ki seçimlerden sonra özellikle istikrarlı bir hükümetin gelmesi ciddi anlamda büyümeyi tetikleyecek. Büyük bir sıkışma var, her dönemde biz bunu yaşıyoruz, bu sıkışma ciddi anlamda üretime yansıyacaktır. Her kriz sonrası büyük patlama yaşanmıştır, geçmişteki yaşanan dönemleri görmemiz gerekiyor. Dünya piyasasında savaşın verdiği etkiler biraz dalgalı kurları oluşturuyor ama alüminyum üreticilerinin yeni gelişen pazarlarda yaptıkları  Ar-Ge’ler sayesinde çok önemli adımlar atacağına inanıyorum. Alüminyumu geleceğin, yüzyılın metali olarak değerlendiriyoruz.

Alüminyum metalinin dünyadaki bahsettiğiniz gibi yüksek talep görmesine rağmen yine de ülkemizde karamsar tablo veya önünü göremeyen bir yapıda olması söz konusu. Özellikle son dönemde sektöre ciddi ekstrüzyon kanadında yeni tesisler girmeye başladı. Mevcut tesisler de kapasite artırımına giriyor. Bundan sonraki süreçte yatırımlar neye göre belirlenmeli?

Türkiye’nin bütün sektörlerdeki en büyük sıkıntısı üretmek değil; bunu doğru şekilde satamamak. Dünya, baktığınız zaman çok büyük bir ticari yapıyı oluşturuyor fakat köy görevini görüyor. Yani istediğiniz ülkeye bugün ticaret yapabiliyorsunuz fakat gitmeye endişe ediyorsunuz. Doğal olarak bu sefer her yer size büyük ve uzak kalıyor. Fakat ihtiyaç doğrultusunda ürettiğiniz ürün dünyanın herhangi bir yerinde talep görüyorsa bir şekilde bunun ihracatını yapmak zorundasınız. Özellikle yurtdışında ülkemizi temsil eden ataşelerin bulundukları yerde ticaret yapacak sanayiciyi oraya empoze etmeleri, tanıtmaları  gerekiyor. Bu bilgi akışını hızlı yaparsak daha fazla katma değerli ürünlerinin üzerine yöneliriz. Biz Avrupa’nın bugün Çin’i olma yolundayız. Çin de ilk başta fason ve kopyalama yoluyla çalışmalarını yaparken bugün kendi markalarını oluşturmanın çalışmalarını yapıyor. Bugün  Çin ülkesinde bir fabrikada 120 tane pres var. Bu, gücü gösterir. Çevresine veya komşularına satmak için değil, dünyaya ürün satmak için bunu kurdu. Artık zaten onlar da katma değerli ürünler üretmeye başladılar son dönemde. Global ticari savaşlarda Türkiye ön plana çıkıyor. Doğalgazın Türkiye’den dağıtılması önemli gelişme. Rusya’nın elini Türkiye üzerinden güçlendirmesi, Avrupa’nın ihtiyaçlarını Türkiye’den alması; bunlar bizler adına önemli gelişmelerdir. Rusya bugün Türkiye’ye yaptığı yatırımlarla dünyaya açılmak istiyor. Bizim bunları yaparken kendi ürettiğimiz ürünleri katma değerli hale getirmemiz lazım. KG maliyetleri artık çok önemli. Bugün alüminyumun 1,2 milyon tonu dışardan geliyor. İthal olarak gelen ürünler katma değerli hale getirilip tekrar yüksek kâr oranıyla satılmaz ise ülke ekonomisine zarar veren bir pozisyona gelirsin. Bu da senin alacağın devlet desteklerini ciddi oranda olumsuz yönde etkileyecektir.

Yapılan röportajlarda sektör firmaları kendilerini yalnız ve sahipsiz olarak görüyor. Özellikle dernek ve yayın kuruluşlarının yeterince firmaları geliştirici bilgilendirici veya birleştirici rolü tam anlamıyla üstlenemediği düşünülüyor. Sizler de aynı kanaatte misiniz?

Vakıf ve dernekler yönetim kurulu menfaatleri etrafında dolaşmaktadır. Yayın kuruluşları da reklam veren firmaların yapılarına ve isteklerine göre çalışmalarını ağırlıkta yapmaktadır. Bu sözlerim dokunsa da bu doğruluğunu değiştirmez. Tepki verilsin ki doğru yol bulunsun benim nazarımda. İnsanlar bireysel hareket ediyor, bu genel bir sorun. Tartışılan bazen platformlar oluyor fakat bu tartışılan konular kimin lehine hareket ediyor? Bunları da araştırmak lazım. Bizim sektörümüzün genel sıkıntısı ara eleman eksikliği, maalesef. Açılan bölümlerden eleman çıkması lazım ki sektöre faydası olsun. Biz vakıf dernek olarak bir şeyler kurduk, bir şeyler yaptık, bunun en önemli tarafı bunun karışlığında bir şeyler geliyor mu gelmiyor mu; sektör yararına buna bakarız. İlk önümüzdeki 5-10 ve 20 yıllık sektörün geleceği adına almış olduğunuz ne gibi geliştirici kararlar var, bunları öğrenmek gerekiyor. Kendinizi görmek istediğiniz yer neresi? Vakıf üniversitelerini sektöre ara eleman yetiştiren bir birim olarak görmek isterim. Ben uluslararası malzemeyi gönderdiğim zaman gümrükte sıkıntıya düşmeyecek çalışmalar etkili olacak. Bugün ben Cezayir’e malzeme gönderirken neden gümrükte çok ciddi rakamları ödüyorum? Bunun sebebinin araştırılıp çözülmesi gereken yer vakıf dernekleri olmalı. Bugün çözülmez ama belki 3 yıl sonra çözülür. Rusya ile bu kadar sıcak ilişkiler varken neden biz alüminyum profil gönderemiyoruz? Hem Rusya’dan biyet alıp onlara profil olarak satabiliriz. Bir kalıpçı gözüyle değil Türkiye vatandaşı olarak görüşlerimi anlatıyorum. Etki yapacak insanların sorunlarını çözecek çalışmalara imza atmak gerekiyor. Bugün bir fabrikaya eloksal için izin veriliyor, yanına fabrika kuruluyor izin verilmiyor. Ya vereceksin ya vermeyeceksin meselesi. Şartların oluşturulması gerekiyor doğru bir şekilde. Çin’de alüminyum sektörü belirli yerlerde var. Bugün bu kadar büyük bedelleri ülkemize döviz getirmek adına yapıyoruz, bütün sanayicilerimiz de aynı kanaatte. Kalkıp sanayi yerine isteseler banka faizleri ile daha çok para kazanabilirler. Fakat dinimizde faizin haram olduğunu bilip inandığımız için biz “üretim üretim üretim” diyoruz. Devletimizin bize yer gösterip sanayicileri geliştirmesi lazım.

Türkiye’de kalıp firmaları hak ettiği değeri görebiliyor mu sektör tarafından?

Bu bir teknoloji maratonu. Her zaman kalıp firmaları olarak bir adım önde olmaz isek batarız. Bizler sürekli teknolojiye yatırım yapıyoruz. Malzemeyi presten çıkarmak değil hızlı ve kaliteli bir şekilde çıkarmak istiyoruz; bütün uğraşımız bu ve meslektaşlarımızla aynı yönde. Yüksek tonaj fabrikalar için çok önemli. Kendi Ar-Ge’lerimiz var, Know-How’ları onlara bırakarak fazlı yüksek hız kalıpları yapıyoruz. Sadece kalıpla alakalı değil, fırın, pres ve hidroliğin de aynı şekilde etkili olması lazım. Her biri birbirine bağlı sonuçta. Yüksek hız kalıpları ile daha fazla imalat gücüne fabrikaları çıkarmak lazım. Bunu yaparsak daha rekabetçi hale getiririz fabrikaları. Biz bugün İran’a da kalıp satıyoruz. Onların yaptığı kalıpla bizimki arasında dağlar kadar fark var. Avrupa’da bizimle olan makas iyice daralmış durumda. Birçok pazarda bu daha hissedilir bir gerçek. Bugün birçok ülkeye başarılı bir şekilde kalıp gönderiyoruz ve başarılıyız bu konuda. İç piyasanın bizim çok önemli olduğunu biliyoruz. İtalya kalıp firması ile rekabet edebiliyorsan, bu büyük başarıdır. Alüminyum sektörü çok ciddi bir pazara hükmediyor şu anda. Ona göre geliştirici önlemleri de alıyoruz.

Eskiden mesela Ahmet Usta, Mehmet Usta üzerinden gidilirken artık teknolojik gelişmelerle, tekniklerle gösterilebiliyor. Yetişmiş kadro ve elemanlar bizlere de ivme kazandırıyor. Daha başarılı işler, daha teknolojik gelişmelerle yapılabiliyor. Kaliteli kalıbın bizlere getirdiği hızlı üretim, dayanıklılık ve yüksek tonaj. Bunlar sanayicimizin dış pazarlarda gücünü ispat ediyor. 

Son dönemlerde yapılan Ar-Ge çalışmaları sayesinde özellikle, solar sistemler, otomotiv ve savunma  gibi birçok sektörde çok ciddi ürünler üretilmeye başlandı firmalarımız tarafından. Ekstrüzyon kanadında yaşanan bu gelişmeye kalıp firmaları da aynı şekilde uyum sağlayabiliyor mu?

Şu an bu konuda bir çok araştırma yapılıyor. Dünyada birçok firma yapıyor bunu, bireysel de yapanlar var üniversitelerde yapanlar da var. Bunların bilgi havuzunda toplanması lazım. Bizim de firma olarak 7075 -7050 malzemelerde baskı şartları, 6082 alaşımda yüksek değerlere çıkmak hedefimiz var. Bizim bütün Ar-Ge’lerimiz bunlar üzerine. Müşteri de talep etmeye başladı artık. Sonuç itibariyle bundan 20-30 yıl önce kasa kanat doğrama yapan bir sektörden geliyoruz. Şimdi ne oldu; müşteri farklı şeyler talep etmeye başladı. Müşterinin talebi seni zaten oraya götürüyor. Bizden alaşım değeri olan bir ürün yapmamızı müşteri istediği zaman onun Ar-Ge’sini yapmak zorundayız. Baskı şartları bunun için gerekli. Hangi sektörde nasıl bir gelişim sağlanırsa üretim olarak bunun alt yapısında bizler de oluyoruz. Bilinçli müşteriye artık doğru ürün üretiliyor. Kalıp teknolojisi fabrikaların üretim teknolojisinden daha yüksek.

4 El Kalıbı konuşursak yıllardır sektörün içerisinde hizmet veren önemli bir kuruluşsunuz. 2023 yılı vizyonu ile firmayı anlatabilir misiniz?

2023 yılına firma olarak iki açıdan bakıyoruz; seçim öncesi ve seçim sonrası olarak. Bizim de bazı konularda tedirgin baktığımız oluyor. 2023 yılında yine doğalgaz krizi yaşanabilir endişesiyle çelik üretiminde sıkıntı yaşarız diyerek stoklarımızı ona göre ayarladık. Artık metrekarelere sığmıyoruz, yakında yeni yatırımımız olan yeni üretim üssü kurma projemizi devreye alacağız. Bunu yaparken kalıp firması olarak en çok kalıbı biz yapalım hayaliyle bu yatırımları yapmıyoruz. En kaliteli, en hızlı kalıbı üretelim diye yola çıktık. Çok üreteceğim hevesiyle yola çıkarsan önce Ar-Ge’yi sonra kaliteni kaybediyorsun. Müşterimizi üzmek bizi rahatsız eder. Kaliteden taviz vermeden iş yapmak istiyoruz. Toplam 75 çalışanımıza, alüminyum ekstrüzyon pres hatları kurulumu, alüminyum sektörüne yönelik makine üretimi, amiral gemimiz kalıp üretimi ile devam ediyoruz. Kalıpları firmanın preslerine göre yapıyoruz. Deneme sayısı bu sayede başarı düzeyini yükseltiyor. Yıllardır kalıp işinde olan bir firmayız ve kalıp konusunda yüksek hız kalıpları üretiminde ciddi yatırımlar yapan profesyonel yapıya sahip bir firmayız.  

2023 yılında 4 El Kalıp ailesi yeni bir döneme işaret ettiniz hem yatırımla hem de sektöre katmayı planladığınız çalışmalarla. Bütün bu olumlu gelişmeler ışığında firmanız neden tercih sebebi olmalı?

Türkiye’de kurulduğundan bugüne hep geliştirici çalışmalara imza attık. 25 yıldır sizlerle de birlikteliğimiz var. Sektörde dokunmadığımız firma, çalışmadığımız ya da hizmet vermediğimiz firma neredeyse yoktur. Para her zaman ikinci plana alınmıştır. Bilgi ve paylaşım her zaman ön planda olmuştur. Bizim kalıp yapabilmek adına firmayla dost olmamız lazım. Paylaşmaya ve bilgiye önem veren firmalarla çalışıyoruz. Biz kendimizi iyi ifade ediyoruz yaptığımız işte. Kalıbı bir maneviyat olarak görüyoruz. Bu kalıp çalıştığı zaman, ürün çıkardığı zaman bizler firmadan daha fazla mutlu oluyoruz. İlla firmaya kalıp yapmak zorunda değiliz ama bilgiyi paylaşmak zorundayız. Birlikte kazanarak etkili olmak zorundayız. Piyasada değeri olan işleri konuşuyoruz.

Sektörün başarılı olması bizim başarılı olmamız gerekiyor. Biz bütün geçimimizi bu sektörden, çevremizi bu şekilde oluşturduk. Biz bilgimizi paylaşmak adına bütün platformlarda bulunduk ve sürekli anlatmaya devam edeceğiz.

Son olarak sektöre mesajınız var mı?

2023 yılı için kesinlikle karamsar olmayalım, özellikle ikinci çeyrekte sektör adına çok ciddi gelişmelerin yaşandığına şahit olacağız. Rusya - Ukrayna savaşının seyri, Avrupa’da enerji krizinin sonlanması ve Türkiye’de seçim telaşının rafa kaldırılması işlerin hareketini arttıracak ümidindeyim. Bu sektöre yatırım yapan her zaman kazanmıştır.

Alüminyum Yapı Dergisi bizim gözümüzde bu sektörün geleceğine inanmış bir yönetime sahip. 25 yıldır büyük bir çaba ve emek veriyorsunuz sektöre; bunun farkındayız ve bilincindeyiz. Tarafsız bakışınız ve konuların üzerine korkmadan giden yapınızla her zaman takdir görmüşsünüzdür. Bizler bu büyük aileye baktığınızı, değer verip geliştirme çabası içinde olduğunuzu çok iyi biliyoruz. Alüminyum Yapı Dergisi’nin sektör firmalarının tüm sorunlarının anlatıldığı bir numaralı dergi olarak yaşatılması gerektiğini düşünüyoruz. Sizin de yaptığınız Alüminyum Yapı Dergisi ve Alufair Digital Platform olan Alufair’in de desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yağmurlu, çamurlu, zorlu yollardan geçtiğinizi biliyoruz. Bizler üretici olarak,sizlerin tanıtıcı olarak görevinizi layıkıyla yapmanızı önemsiyoruz.