2011 yılını değerlendirmenizi istesem sizden?
Fabrika sayılarındaki ciddi artıştan ve tabi özellikle alüminyum ekstrüzyon preslerindeki artıştan dolayı kazanç oranları iyice aşağı düştü. Bunun en büyük sebebi rekabettir. Gereğinden fazla fabrika var ve bu da rekabet ortamını acımasız hale getiriyor sonrasında da sıkıntılar baş gösteriyor. Kullanım oranlarının artışı nedeniyle sektöre dışarıdan bakıldığı zaman çok kazançlı bir iş gibi görünüyor. Ama işin özü o değil.
Fabrika sayısının artışı kapasitelerin yükselmesine sebep oldu. Şimdi kapasiteler artınca ne oldu, bu sefer firma sahipleri tüm işleri ben alayım diyerek küçük presleri de bünyelerine kattı, önemli oyuncu olmaya başladı. Kullanım alanları da artıyor, bu da firmaların iştahını iyice arttırdı. İşin büyükmüş küçükmüş düşüncesi de ortadan kalkınca herkes irili ufaklı iş kaçırmayayım diyerek pres yatırımlarına aralıksız devam etti. Varını yoğunu harcayarak değil de riske girerek pres almaya başladılar. Yakaladığı zaman peşinden çeken bir sistem oldu sektör.
Avrupa’daki gibi herkes branş çalışmıyor. Orada kimse kimsenin işine karışmıyor, biri doğrama çekiyor, biri panjur çekiyor, biri sanayi profili çekiyor. Bugün bakın tüm tesislerin kataloglarına her şeyi üretebildiğini gösteriyor. Bu da işin boyutunu tam anlamıyla ortaya seriyor zaten. Bütün bunlar kalıp maliyeti anlamına geliyor. İnsanlar ihtiyaçları olan malzemeyi farklı farklı fabrikalardan almaktan ziyade aynı fabrikadan temin etmeye çalışıyorlar. Çalıştığı fabrikayı zorluyorlar bunu da sen üret diye. Adam ne yapsın, müşterisini kaçırmamak için kalıp yapıyor, ona göre üretim yapıyor.
Türkiye'de alüminyumdaki bağlantıların dostane yöntemlerle halledilmesi sanırım sıkıntıların başında geliyor. Alüminyum ticaretinde bu tarz durumlar hataları ortaya çıkarıyor olabilir mi?
Mutlaka o da var tabi ki. Niye gidip başka tesisin elinde bulunan kalıptan ürünü almıyor da sürekli alışveriş yaptığı tesisten alıyor malzemesini, bunu da anlamak zor. Zaten bu onu çözecek gözüyle bakılıyor. Sen 3-4 ton malzeme alıyorsun, bu yüzden kalıp yaptırmak zorunda kalıyorsun, bir bakıyorsun binlerce kalıp çürüyüp gidiyor.
Son zamanlarda Dünya genelinde krizler yaşanıyor. Türkiye ise burada gerek basında gerek diğer ülkeler nezdinde sıkıntısız ülke konumunda görünüyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Türkiye’de son zamanlarda gelişme yaşandığı doğrudur. Gerek siyasi yapı gerekse son zamanlarda ticaret ortamında yaşanan artılar Türkiye’yi daha verimli ve güvenilir ülke konumuna getirmiştir. Fakat bunu alüminyum sektörü olarak değerlendirirsek, alüminyumda krizler geç algılanır. Çünkü Avrupa da insanlar ileriye yönelik 1 senelik planlar yapıyorlar. Orada alüminyumda krizlerin başlaması bize 1 yıl sonra yansır. Çünkü onlar stoktan satıyor. Onlar proje üzerine çalışıyor ona göre kalıp yaptırıyor.
Türkiye’de kriz kolay kolay olmaz alüminyum konusunda. Çünkü Avrupa’nın alüminyum ihtiyacının neredeyse % 70'ni biz karşılıyoruz. İhtiyaç olan bir ürün için alüminyum kullanım alanları çok fazla. Bu sebeple yansıması diğer sektörlere nazaran çok olmaz.
Türkiye’deki alüminyum imalat oranları her geçen gün büyüyor, bunun sebebi sizce nedir?
Bugün Türkiye’den ürün alan ülkelerin alım sebebi onlarda elemi artı işçilik masraflarının oldukça yüksek oluşudur. Türkiye’den uzun yıllar daha bu tarz alımlar gerçekleşecektir. Yani haklısınız talep var çünkü ürünleri bizden aldıkları zaman kazanç miktarları daha fazla oluyor. İşçilik pahalı çünkü, bu sebeple alım çok yüksek. Fakat o ülkelerde de artık duymaya başladım özellikle Almanya sanayiyi öldürmemek adına Polonya-Bulgaristan gibi ülkelerden kaçak işçi alıyor, devlet buna göz yumuyor. Sanayi kapanmasın diye bunlar yapılıyor.
Bu kadar büyük bir üretim üssü oluşturabilecek ülkemizde nedense fabrikaların birbiri arasındaki sırf pazarda rekabetçi konuma gelmek adına çok düşük fiyatlara satışlar yapıldığı söyleniyor. Bu durum sizce önümüzdeki dönemlerde değişebilir mi?
Bu ortam hiçbir zaman değişmeyecektir. Kendi içinde bile uzlaşamayan bir sektörden bahsediyoruz. Kaldı ki yurtdışında neler olduğunun farkında değilsiniz. Biz bu sektörü Avrupa ülkelerinden öğrendik ama her şeyiyle değil. Bugün Avrupa senin hammaddeyi kaça aldığını, elindeki teknoloji ile bunu ne kadar sürede üreteceğini, bütün maliyetlerini senden daha iyi biliyor ona göre fiyat araştırmasına giriyor. Seni zorluyor çünkü maliyetlerini biliyor. Bakın alüminyum sektöründe abuk sabuk işler olmadığı sürece batan kimse yok. Ama çok devasalaşan firma da yok. 20 sene evvel kurulan tesisler birden büyüyorlardı, devleşiyorlardı. Neden şimdi olmuyor, çünkü adam para kazanamıyor ki. Kazançlar çok yüksekti o zaman, Avrupa'ya malzeme satamıyordun, senden almıyorlardı. Şimdi alıyorlar ama minimize kazançlarla senden alıyorlar malzemeyi. Avrupa'daki alüminyum sektörü seni yönlendiriyor. 5-6 senedir geçiş dönemiydi. Acaba tamamen Avrupa mı yapsak, yarı yarıya mı yapsak, çünkü bilemiyorsun ki hangi tarafın açılacağını kapanacağını. Seni zorlaya zorlaya senin ne kadar kazanacağını biliyor. Senin büyümemen için elinden geleni yapıyor çünkü zaten kazançlar yüksek olsa kendileri bunu üretirler. Adam tesisini kapatıp bugün sana malzeme ürettiriyor, sebebi bu.
2012 yılında sizce neler beklememiz lazım?
2011 yılından biraz daha geride bir yıl olacağı kesin. İşletme sermayeleri biraz daralacak. İşler belki 2011 yılından daha düşük olacak. Sektör gitgide yüksek vadelere dönüştü. Banka kredilerinin düşmesinden dolayı uzun vadeye döndü firmalar. Firmalara işletme sermayeleri yetmeyecek. Avrupa'dan sonra bizlerin en çok malzeme sattığı ülke sınır bölgelerimizdeki Türki Cumhuriyetleri, burada da, hükümet politikalarından sebep oranın maddi gücü yüksek kişileri açıkcası yatırım yapmaya çekiniyorlardı. Yavaş yavaş oralarda da sistemler oturuyor, oralara da istikrar gelecek ve oranın paralı insanları oralarda fabrikalar kuracaklar. Fabrika kuruyorsa ülke, bu sefer dışarıdan alüminyum gelişine müsaade etmeyecek, kota koyacak, dolayısıyla biz oralara malzeme satamayacağız. Sadece Avrupa Türkiye’deki presin bu yükünü kaldıramaz. 15 sene sonra hurdacılardan kilo ile pres alınacak.
Sizin firma olarak aslında ürün konseptiniz çok farklı. Belki de alüminyumun kullanılması gereken her şeyi gözler önüne işleyerek sunuyorsunuz. Sizler Öz Alüminyum olarak neler yapıyorsunuz hedefleriniz nelerdir?
Bizim hedefimiz piyasada olmayanları yapmak. Olmayanları yapmak ve alüminyumu tanımayan insanlara alüminyumu tanıtmak istiyoruz. Mobilyaya girdik, bu sefer herkes mobilyaya girdi. Daha sonra dekorasyona girdik, dekorasyondan sonra bir baktık iç dekorasyon mobilyalarına girdik. Alüminyumun en güzel tarafı akşam hayalini kurup sabah uygulayabiliyorsun.
Gelecekten, beklentilerden bahsetmenizi istesem sizden?
Mücadele edebileceğimiz yeteneğimiz olsun, ayakta duralım yeter. Çünkü bizler işlerini seven insanlarız. Fabrika olmak çok ayrı bir konu. Entegre savaşına girmiş herkes. Dışarıdan insanlar bakınca diyor ki adam, nereden nereye geldi diyor. Her şey bu kadar kazanılıyorsa niye halen en ufak bir şeyde sıkıntıya giriyor. Eskiden alüminyumda 1'e alıp 3'e satıyordun. İşin zevkli tarafıydı. Herkes kazanç miktarlarının düşük olması gerektiğini fakat sirkülasyonun adetsel bazda üretimle daha fazla kazanılacağını söylüyor. Hangi ülke bu şekilde yapıyor belli değil mi? Kazanmadan yatırım yapamazsın, para kazanmadan sermayeni yükseltemezsin. Yükseltirsin ama başkalarının sermayesi ile bunu yaparsın. Doğru olan bu mudur?
Sektörde bu sıralar inanılmaz şekilde pres alımı devam ediyor. Sizce bu gidişat Türkiye’nin önümüzdeki dönemde bölgenin en önemli alüminyum pazarı haline gelmesi için bir gösterge olabilir mi?
Bu presler daha önceden söylediğim gibi bugün geliyorlar doğru ama yarın çöplük olarak karşımıza çıkacaklar. Ve imalatı yapan değil ama yeni imalata girecek firmaların bu alımlarının önünün kesilmesi lazım. Burada aktif rol oynayıcının dernek olması gerekiyor. Anlatması lazım alüminyum gerçeğini, bununla ilgili belgeler ve şartların çıkarılması lazım. Bu işe girecek tüm firmaların önünde bir kotanın ve mutlaka bir belgelendirmenin olması lazım. Bunu da fabrikaların kendisinin istemesi lazım. Bütün firmaların kaydı olması lazım. Üretim miktarlarının ve ne ürettiğinin bilinmesi lazım. Bu sektörde ne var ne yok dışarıdan bilinmesi lazım. Çok büyük servetlerle giriyorlar ama çıkamıyorlar. Bu şekilde Türkiye’de fabrika furyasının bir şekilde durması lazım.