
Türkiye’nin ilk alüminyum korkuluk ve küpeşte aksesuarları üreticilerinden olan Mesa Alüminyum sektörde istikrarlı büyümenin, kaliteli hizmet vermenin ve müşterilerini memnun etmeyi önceleyen anlayışın timsali olarak bilinmektedir. 1995 yılında korkuluk montajı yaparak sektöre giren Mesa Alüminyum, kısa bir sürede Türkiye’nin öncü firmalarından biri haline gelmiş ve hem ülkemizde hem yurt dışında büyük başarılara imza atmıştır. Mesa Alüminyum 22 yılı aşkın bir süredir inşaat sektöründe faaliyet göstermekte, firma ve şahıslara MESAPOL markası ile merdiven ve balkon korkuluk sistemleri üretmekte ve ürünlerini toptan ve perakende olarak tüketicilerin beğenisine sunmaktadır. Programlı ve disiplinli çalışmasıyla bilinen Mesa Alüminyum, sektörün en çalışkan ve üretken firmaları arasında yer almaktadır.
Biz de dergi olarak Mesa Alüminyum’dan Sayın Bilal Bostancıoğlu’na sizin adınıza aklımıza gelen her şeyi sorduk. Kendileri incelikli bir şekilde ve sabırla bütün sorularımızı cevaplandırdı. Buyurun okuyun.

Yüksek kaliteli, yüksek güvenlikli standartları yüksek olan insan odaklı ürünler üretmek.
Mesa Alüminyum ve İnşaat Sanayi Tic. Ltd. Şti.
Bilal BOSTANCIOĞLU
Biraz şimdiki vizyonu ile Mesa Alüminyumu anlatır mısınız?
Mesa Alüminyum birinci jenerasyondan yani şirketin kurucularından ve ikinci jenerasyon olan bizlere geçmiş bulunmaktadır. Tabii ki son 10 senede teknolojide ve sektörde çok ciddi gelişmeler yaşandı, biz de ikinci jenerasyonolarak bu konuda öncü olduk. Sektördeki hedeflerimiz şunlar oldu: Sektörün ihtiyaçları, uluslararası pazardaki ihtiyaçlar ve üretilen ürünlerin kalitesi. Firma olarak vizyonumuz, kurulduğumuz günden bugüne değişmez kuralımız şu oldu: sağlamlık ve güvenlik. Sağlamlık ve güvenlik olmadan korkuluk asla düşünülemez. Çünkü korkuluğun yapılış amacı insanların güvenliğini sağlamak. Bunun için geçmişte çok büyük mücadeleler verdik. Resmi makamlara sürekli konuyla ilgili başvurulurda bulunduk, fakat resmi makamlarda bununla alakalı bir alt yapı olmadığı, sadece TSE yapılandırması olduğu için girişimlerimiz kısır bir döngüde kaldı. Firmamız bütün bu zor ve sıkıntılı sürecin bir parçası olan korkuluk ve küpeşte sistemlerinin sağlamlığı ve kalitesi konusunda asla vizyonundan ve prensiplerinden vazgeçmedi. Yaptığımız ihracatların sonucunda gelen taleplerde bizden ilk istenen “Güvenli Ürün”dür.
Taleplerde“Güvenli Ürün”ün öncelikli olması hangi endişelerden kaynaklanmış olabilir?
Güvenli ürün derken, bizi endişelendiren,korkulukların bulunduğu alanlarda insanların can ve mal güvenliğidir. Her geçen gün bu endişelerimizi haklı çıkaran birçok olayla karşılaşıyoruz.Balkon ve merdiven korkulukları ve korkulukların kullanıldığı diğer yerlerde kalite her zaman ikinci planda oldu yani kalite yükseleceğine kalite sürekli ve hızlı bir şekilde aşağı doğru inmeye başladı, kalite azaldı. Bunun sebebi bir standardın olmayışı. İşte endişemiz bu. Çünkü bu durum İnsanların can güvenliğini ilgilendirmektedir. Para kazanılabilir ama insan öldükten sonra kazandığınızın bir anlamı olmaz, sadece tecrübe olur. Bu sebeple bizler, hem dijital ortamda hem de reel ortamda “Ürünlerimizi en sağlam ve en modern şekilde nasıl yaparız”a odaklandık ve bu odaklanmanın sonucunda bunu reele döktük. Test raporları aldık, dünyada da kabul görmüş, İtalya ve Hollanda’da bulunan iki uluslararası firmadan ürünlerimizin testlerini yaptık. Çarpma testleri, itme testleri gibi testlerle ürünlerimizin kalite ve dayanıklılığını arttırdık. Bunca yılın tecrübesi olmasına rağmen, çok güvenli diye baktığımız korkulukların bile aslında bildiğimiz şekilde güvenli olmadığını gördük. Çünkü biz hep deneme-yanılma yoluyla gittik. Oysa gerçekte bu böyle değilmiş. Hesaplamalar, statik testler yapmak lazımmış. Bir örnek vereyim; sektörde herkesin bildiği yuvarlak veya kare sistemler cam tutamaklı bir sistem var.Bu lamine camla yapıldığı zaman testlerden geçmedi ve cam yerinden fırladı. Biz daha sonra bunu nasıl güvenli hale getiririz diyerek bu camın temperli ve lamine yapılması suretiyle, dayanıklılığını artacağını düşündük ve bunu yaptık ve testten geçtik. Denedikten sonra öğrendik, testi yapınca da onaylandı. Birinci sıkıntı güvenlik sıkıntısı. Çünkü firmalarda şöyle bir sıkıntı var;müteahhit ne istiyorsa onu yapalım. Fakat sektörde önemli yerlere gelmiş, bu işe yıllarını vermiş firmalar bu işe bir yere kadar yanaşıyorlar. Güvenliği riske atacak duruma geldiği zaman buna “Dur!” diyenler de var demeyenler de var. Sektörün %80’igüvenliği tamamen ikinci planda tutuyor şu anda.
Aslında bu soruyu, bu işin duayeni olan firma ile konuştuğumu bilerek sordum. Yaklaşık 3 yıldır sektör içerisinde yaşanan büyük sıkıntı neredeyse zirveye geldi. Çocuklar düşüyor, korkuluklar kopuyor, can kayıpları çok ciddi seviyelere gelmeye başladı. Yani önünü alamıyoruz ve büyük bir sıkıntı önümüzdeki dönemi de gösteriyor gibi, Sizce ne yapılmalı?
Korkuluk ve küpeşte konusunda Türkiye’nin öncü firmasıyız. Büyüklerimizden şunu gördük ve öğrendik: insana değer vermek çok önemlidir. Bu nedenle insani duygumuz çok önde. Şayet parayı ön plana alsak sizinle bunları konuşuyor olmazdık. Vizyonun ve amacın olması lazım. Herkesin kendine göre sistemi var. Para kazanmak evet ama helalinden kazanmak önemli. İnsanların hayatı söz konusu, bunun üzerinde ne konuşabiliriz ki! Yaptığımız işten keyif almamız ve başımızı yastığa koyduğumuz zaman rahat olmamız, huzurlu olmamız lazım. Sektörde bu işi yapan bir kişi olduğum halde kendi yaptığım korkuluk haricinde şayet bir yerde balkona çıkıyorsam asla güvenip yaklaşmıyorum. Yaslanmıyorum çünkü bilmiyorum nasıl yapıldığını. Çok kötü ve acı tecrübeler gördük. Medyaya yansıyanlar oldu. Çocuklar öldü, rüzgârla devrilen korkuluklar oldu, çamaşır asarken düşen insanlar gördük. Bunlara tedbir alınması lazım. Sektörün önde gelen firmaları, üreticiler bir araya gelip öncü olan firmalar fikir birliğine varıp bir kamuoyu oluşturup bakanlar ve belediyeler nezdinde bir rapor oluşturulması lazım. Sanayi bakanlığının kalite için bir alt yapı oluşturması lazım. Türkiye’de bu işin bir alt yapısı yok. Alt yapı olmayınca standardı konuşacağınız bir mevki de yok. Bunun için gerekirse yurtdışındaki deneyimler örnek alınır. Burada malzemelerin et kalınlıkları, zemin kalitesi, vida kalitesi, modelin yapısı, şekli her şey hesaplanabilir. Test raporları, yük testleri,rüzgâr testleri istenecek, değerler ortaya konur, satılacak profil ve aksesuarlar ve montaj testlere ve standartlara göre yapılır.Firmalardan bununla ilgili güvence alınması lazım. 1995 senesinde bu işe girdiğimiz zaman, 50’lik boru dediğimiz 5 mm idi. Sonra 3 mm’ye indi. Sonra 2.5 mm’lere düştü. Böyle olunca tedbir almaya başladık, bu iş nereye gidiyor diyerek. Bu işin bir güvenlik faktörü vardı. 1’inci kata korkuluk yapma ile 30’uncu kata korkuluk yapma arasında çok ciddi güvenlik faktörü ve riski var. Neden?Çünkü 1’inci katta rüzgâr yükü olmayabilir ama 30’uncu katta çok yüksektir. Ya da Türkiye’nin belli başlı yerlerinde çok ciddi hissedilen rüzgâr yükleri var. Bu yüzden her ürünü her yerde kafana göre kullanamazsın! Durduğu yerde bile düşebilir, illa insanın yaslanmasına gerek bile kalmayabilir. Et kalınlığı inceldiği zaman ürün zayıflıyor ve büyük risk oluşturuyor.
Et kalınlığının bir standardının olması lazım. Biz şu anda 2 ve 2.5 mm altında iş yapmıyoruz. Vidanın atılacağı yerler çok önemli. Her önüne gelen istediği yere korkuluk yapıyor. Hiçbir can güvenliği olmayan bir ürün. “Bir tanesini de ben yapayım, yapana kadar ürünüm orada dursun sonra ne olursa olsun,” diyor yapan. Yaptıran da “Daireyi sattıktan sonra alan ne yaparsa yapsın,” diyor.
Yapacaksan doğru yapacaksın! Söz konusu olan insan hayatı.
Röportaja başlamadan önce firmanın yönetim kurulu başkanı Salih Bey,“5 yıla kadar korkuluk ve küpeştelerin çoğu rüzgâr gibi uçacak,” dedi ve “Bunu mutlaka yazın” diye de ekledi. Aklımda kaldı bu sözler. Tehlike bu kadar büyük ama herkes sessiz.Neden?
Mesa Alüminyum kurulduğundan bugüne sürekli kendini yeniliyor, geliştiriyor. Evet çok ciddi sıkıntılı günler gelecek fakat biz hiçbir zaman bunun bir parçası olmayacağız. Çünkü biz bu kabuğu kırmak için mücadele veriyoruz zaten. Büyük bir çoğunluk hata yapabilir ama biz iyisini yapacağız. Bunun için ne gerekiyorsa; standart yatırım, testler, araştırmalar,AR-GEvb. ne gerekiyorsa yapacağız. Biz önemli bir oyuncuyuz bu sektörde. Sonuçta insan hayatı söz konusu. Biz doğru bildiğimizi hep söyledik. Bu işi düzgün yapanlar bunu biliyor. Malzemenin kalınlaşmasıyla evet maliyet biraz arttırabilir fakat insan hayatı daha ucuz değil. Üreticiler için malzeme kalınlaşırsa daha çok ciro anlamına geliyor. Burada önemli olan müteahhit olanların ellerinde doneler, test raporları yok. Kendilerince istedikleri şuna dayansın diyorlar. İstedikleri şeyler için bir sertifika yok. Bütün firmalar kendi standardını kendileri belirliyor. Biz ne yapacağız bu durumda? Elbette ki mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Bu işin en belirleyici noktası fiyatlardır. Fiyatlar ne kadar aşağı inerse malzemeden çalmaya başlıyorlar. Aksesuardan, vidadan, profilden çalıyorlar. Bundan 15 sene önce atılan vidalarla şimdiki atılan vidalar çok farklı.Şimdikiişlerde daha vidayı atar atmaz çıtır çıtır kırılıyor. Sonuç ucuz ama güvenliği olmayan korkuluk. Biz güvenli yapmaya devam edeceğiz, bunun için gerekli kamuoyunu oluşturmaya çalışacağız. Gerekli bilgi ve belgelerle ilgili resmi mercilere baş vurmaya devam edeceğiz. Sadece bizim sesimizle olursa belli bir yere gelir. Ama birlik olursak daha fazla etki olur, daha çok dikkat çeker. Burada kalite arayışını yakalayamadığımız zaman direkt yurtdışına açılmaya başlıyorsun, kaliteyi arayıp isteyenlere ulaşmaya çalışıyorsun. İhracat başlı başına özgül bir hedefimiz. Bizler yurtdışına çalıştığımız için kaliteyi hep daha ileri seviyede tutmaya çalışıyoruz. Çünkü madem yurtdışındaki insanlar bunu biliyor, üzerine düşüyor ve önemsiyor, neden bizim memleketimizin insanı da bu kaliteli ürünlere ulaşamasın diye mücadele veriyoruz. Çünkü orada istenen güvenlik seviyesi var, onu sağlamanız lazım. Yurtdışında kaliteli ve güvenli ürün istendiği için yönümüz o yönde oluyor.
Korkuluk konusundaki sıkıntı konuşulduğu zaman herkes müteahhidi suçluyor. Oysa profili, aksesuarı, camı, vidayı ya da uygulamayı müteahhit yapmıyor. İşin parasal boyutunda evet olabilir fakat yaptırım konusunda müteahhit faktörü sanki dahaalt seviyelerde kalıyor bana göre.Yani sürekli topu müteahhide atmak bu işin çözüm şekli olamaz diye düşünüyorum.
Bu ürünün sebep sonuç ilişkisi var. Sebep sonuç ilişkisi acılar yaşandığı zaman ortaya çıkmaması lazım. Yani insanlar balkonlardan düştükten sonra önlem almanın bir önemi yok. Bizler AB ülkesinde bulunan kriterleri bu yüzden istiyoruz zaten. Devletin bu işe bir standart getirmesi lazım. Sektörün öncü firmaları ile çalışılabilir ortak değerler oluşturulur ve bu konu sanayi bakanlığına iletilir, standart çıkması için uğraşılır. Böyle olursamüteahhitler de mecburen aynı standartlaragöreçalışacaklardır. Bunun iki tarafı da keskin bıçak. Bugüne kadar hep şunu gördük: hep en ucuzu isteyen müteahhit oldu. Niye? Çünkü daha fazla para kazanmak istiyorlar. Üretici firmaları daha ucuz ürün üretmeye sevk ediyor bu durum. Bunun sonuçlarından bir tanesi sektördeki müteahhit firmaların teknik alt yapı eksikliği ve kalitenin farkında olmamaları. Cam, dünyanın her yerinde cam. Standardı var. Metal bir yerde standart. Ama korkuluklarda bir standart yok. Bildiğim kadarıyla cephelerde bir standart yok. En azından ben öyle biliyorum. Benim gördüğüm kadarıyla Avrupa standartlarına uymak zorunda kalıyor. Bunun firmaları bağlayıcı bir tarafı yok. Yani iş yaptıracak olanlar istiyor ama işi yapan kişi gerçekten o standartlara bağlı kalarak mı yaptı projeyi bilmiyorsun. Bunların bir standardı yok. Denetleyen alt yapı yok, bırakın onu yaptırımı yok. Dışarıdan bakınca cephe veya korkuluk olarak tamam gibi görünüyor. Peki ama et kalınlığı ölçülüyor mu? Rüzgâr yükü ölçülüyor mu?Vidadan tutun silikon mastiğine, camına kadar bir standart var mı?Yok maalesef.
Yüksek kaliteli, yüksek güvenlikli standartları yüksek olan insan odaklı ürünler üretmek.
Alüminyum Yapı dergisi olarak korkuluklar can almasın konusunu gündeme taşıdığımız zaman en önemli destek tarafınızdan geldi. “Her ne şekilde olursa olsun yanınızdayız,” dediniz. Şu anda bazı kriterleri bazı firmalarla oluşturmaya çalışıyoruz. Dediğiniz gibi işimiz gerçekten de zor. Fakat çözüleceğini de biliyoruz. Şayet bu konuda başarı sağlanır ciddi boyutta yaptırımlar gelirse firma olarak siz geri adım atar mısınız?
Bu sorunun cevabı bu firmanın kurucularında aslında. Onlar “Bu işi yaparken en iyisini en kalitelisini yapacaksınız, paranızı helalinden kazanıp kasanıza bırakacaksınız,” demişlerdi. Geri adım asla atılmayacak ve mücadelemiz devam edecek. Bugün kalite çıtamızı en üst seviyede tutturarak, gerekli uluslararası belgeleri alarak,son teknoloji güncel uygulamaları takip ederek, ürünlerin kalitesini en üst seviyede tutarak bunu yapıyoruz zaten firma olarak. Genel anlamda bir çalışma yapıldığı zaman tüm ilgili mercilere bir rapor veya çalışma sunulduğu zaman taşın altına elini sokacak ilk firma biz olmak isteriz. Görev almaya hazırız. Amacımız yalnızca para kazanmak değil, doğru düzgün insanların can güvenliğini sağlayan nitelikli, kaliteli ürünler üretmek. Benim ülkemde ne eksiklik var da kaliteli ürüne layık olmasın!
Konu direktkorkulukla başlayınca fuarın nasıl geçtiğini soramadık.Nasıl tamamlayacaksınız yapı fuarını?
Fuar geçen seneye nazaran zayıf geçti. Tahminen %30’luk bir düşüş var bu sene. Talep ve istenenlerden anlıyorsunuz bunu. Benim fikrim şu: Sektörel bir daralma yaşıyoruz. İnşaat sektöründe bir daralma var. Kontrollü gidiyor insanlar, talepler kontrollü bir şekilde gidiyor. Bana göre sektörel daralma yaşanıyor. Kurların yükselmesi, alüminyum fiyatlarının artışı inşaat sektöründe daralmaya yol açtı.
Son olarak bir mesajınız var mı Mesa Alüminyum olarak?
Sektöre gönül vermiş olan tüm firmalarımıza hem rakibiz ve hem de dostça birlikte hareket etmeye hazırız. Dostumuz olan tüm firmalara, üreticilere, ekstrüzyon profilüreticilerine, aksesuar üretenlere, ne ürün üretiyorlarsa üretsinler şunu söylemek isterim: Standart belirlemede gayretli olalım. Sektörün kalkınmasında, kalitesinin artmasında daha gayretli olalım. Bir şey yapılmaya çalışıldığı zaman bir kenarından tutmak için gayrette bulunalım. Şayet bunu yaparsak ne üretirsek üretelim ne yaparsak yapalım uluslararası pazardaki kalitemizin ne kadar yüksek olduğu ortaya çıkacaktır.